Yıl 1993.
Bir grup aydın yazar, şair, düşünür Madımak'ta kaldıkları otelde diri diri yakıldılar.
Otuz yedi kişi öldü, onlarca kişi yaralandı.
Gönüllerdeki acı hiç dinmedi.
O gün o meydanda toplanan ve Müslüman Türkiye çığlıkları arasında insanları öldürmeye girişen katiller bugün hala aramızda.
Başları dik, gururlu bir şekilde dolaşıyorlar içimizde.
Çünkü bu ilkenin yargısı 12 Eylül dönemindeki hasta ve yaşlı generallerle bile hesaplaşırken onları görmezden geliyor, yol veriyor.
Çünkü aynı noktadan bakıyor olaya.
İnsanlık suçunda zaman aşımı olmadığını bile bile hem de...
Bu olayı protesto etmek için bir grup öğrenci İstanbul Üniversitesi'nde toplanıyor.
Amaç bu insanlık suçuna gösterilen müsamahaya tepki göstermek.
Fakat kendilerine Müslüman Gençlik diyen bir grup bu gençlere saldırıyor.
Yaralananlar oluyor, hastaneye kaldırılanlar oluyor ama esas tuhaflık polisin müdahalesi sırasında yaşanıyor.
Protesto eden ve saldırıya uğrayanlardan beş kişiyi gözaltına alan polis, saldırganları serbest bırakıyor.
Adamlar ellerini kollarını sallaya sallaya gidiyorlar.
Tıpkı yıllar önce Sivas'ta yaşananlar gibi.
Tıpkı o zaman da polisin ve askerin hatta hiç kimsenin müdahale etmemesi gibi...
2012 yılında tekbir getirerek bir insanlık suçunu protesto edenlere saldıranlarla 1993'teki Sivas katliamını yapanlar aynı kişiler!
Aynı mantalitenin evlatları onlar!
Bu yüzden o kara günü 'insanlık suçu' olarak görmüyorlar.
Onlar hala aramızdalar, yaşıyorlar.
Üstelik hemen burnumuzun dibinde...
HAFTALIK PLAN
1 Clint Eastwood'un yönettiği Leonardo Di Caprio'nun başrolünü üstlendiği FBI'ın kurucusu J. Edgar Hoover'ın hayatını anlatan film izlenecek. Gücü elde tutanları bekleyen tuzaklar ve sonlarla ilgili güzel bir hikaye kanımca.
2 İlk repo gününde (sette çekim olmayan ve tüm ekibin çalışmadığı güne verilen ad ) tüm gün yataktan çıkılmayacak.
3 Sevgilinin bu haftalık yo ğun programına anlayış gösterilecek, fazla vıdı vıdı yapılıp kafa ütülenmeyecek.
4 Daha önce birine tüm içtenliğinle inanıp destek vermenin dayanılmaz duygusu sonuna kadar hissedilecek.
5 Oyuncular sendikasının yolu tutulacak.
6 Ankara'ya alınan uçak biletlerini sürekli ertelemek için THY aranmak yerine fırsat yaratılıp iki günlüğüne bile olsa ziyarete gidilecek.
7 Ben yokken beni hatırlatması için sevgiliye bir 'şey ' alınacak. Mümkünse üzerinden hiç çıkmayacak bir şey...
SENDİKALI OLMAK
Hafta ortası bitap bir şekilde açtım gözlerimi.
Kırk sekiz saati aşan bir şekilde sette çalıştıktan sonra uyumak için kendimi zorlasam da tam olarak dalamıyordum uykuya.
Zar zor kendimi oynadığım sahnede söylediğim şarkı için stüdyoya attım.
Şarkıcıyı oynamak da zor işmiş, her hafta bir şarkı çalışırım oldum resmen.
Tüm iş bitti nihayet derken telefonun sesiyle irkildim.
Arayan epeydir görmediğim bir arkadaşımdı, başladım anlatmaya durumumu ona.
Şaşkınlık içerisinde beni dinlerken neden bir şey yapmıyorsunuz bu durum için dedi.
Nasıl yani dedim.
Yani oyuncular ve teknik ekibin bir şeyler yapması gerek, baksana Amerika'da senaristlerin yaptığı greve ve sonuçlarına! Üç ay iş yapmadılar ama sonrasında el mecbur düzeltildi durumları.
'Ee' dedim 'Nasıl olacak, ben, sen yapmazsan yapacak bir dolu insan bulurlar.'
'İşte burada sendikalı olmak gerekir' dedi. 'Sendikaya bağlı olmayan kimse oyunculuk yapamamalı ve sendikanın aldığı tüm kararlara da uyulmalı.'
Bir an düşündüm, haklıydı sonuna kadar.
Bizim sektörde sendika olayı daha yeni.
Mehmet Ali Alabora'nın başkanlığında kurulan bir Oyuncular Sendikası var ve canla başla çalışıyorlar.
Hemen sendikalı olmaya karar verdim ben de.
Bu hafta çekimlerden bulduğum ilk fırsatta bunu halledeceğim.
Buradan tüm sektöre sesleniyorum;
Eğer daha doğru düzgün şartlarda çalışmak, hakkınızı sonuna kadar korumak istiyorsanız hepimizin sendikalı olması gerekir.
Öyle ki sendikalı olmayan hiç kimsenin oyunculuk yapamaması dahil buna...
Ancak bu şekilde değişir bir şeyler ne yazık ki...
HAFTANIN SÖZÜ:
'Bir hırsız vardır ki insanın en değerli şeylerini çaldığı halde kanun ona dokunmaz; zaman...' Napolyon Bonapart
