Erkekler yaş alınca karizmatik kadınlar neden 'yaşlı' oluyor?

'Searching for Debra Winger' ya da Türkçe adıyla 'Debra Winger aranıyor'.
Bu bir film adı. Film, belgesel özellikleri taşıyor.
Rosanna Arquette imzalı film, Hollywood kadınlarını yıllar içinde yok eden sistemi anlatıyor.


Film, hep daha genç, daha güzel olanın 'en iyi' olduğu esasına dayanarak yıllar içinde sayısız başarı kazanmış, aslında yeteneklerinin en olgunlaşmış çağında merkezden uzaklaştırılan ünlü oyuncuların durumunu mercek altına alıyor.
Bir zamanlar yılda birkaç filme imza atan Julia Roberts'a artık yeterince proje gitmemesi veya Sharon Stone ve Meg Ryan gibi kadın yıldızları artık pek görmememizin altında yatan gerçek işte bu gizli dayatma.
Erkek egemen dünya, film endüstrisinde de tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi kadınları kendi arzu ve isteklerine göre biçimlendirmeye, kaderlerini belirlemeye devam ediyor.
Bu durumda bir kadın yıllarca kendini kanıtlamak ve var olmak için savaştığı dünyanın içinde tam en verimli çağına geldiğinde geri plana atılıyor. Nedeni artık ondan daha genç ve seksi olanların gelmiş olması.
Yetenek ve tecrübe göz ardı edilebiliyor bu yüzden.
Elbette istisnalar da var ama bu gerçek on yıllardır değişmiyor.
Aynı şey bizde de var.
Erkek için yıllar tecrübe olarak kaydediliyorsa, kadın için sona doğru geri sayım oluyor her seferinde.
Erkek yaşlandıkça tecrübeli, olgun, karizmatik sıfatlarıyla etiketleniyor ama kadın sadece 'yaşlı' oluyor.
Televizyon ekranları sayısız çirkin erkeği barındırırken 'çirkin' kadının ekrana çıkmaya hakkı yok adeta.
İlle de bakımlı ve güzel olmak zorunda.
Eğer 'Ekran bu, güzel görünmek elbette birinci neden olmalıdır' diyorsanız, o halde çirkin erkekler için de geçerli olmalı bu durum.
Öyle ya, ben de çirkin erkekleri görmek istemiyorum artık ekranlarda.
Geçenlerde İngiltere'nin tanınmış dört kadını bu soruna dikkat çekmek ve bedenlerinden utanmadıklarını göstermek için çırılçıplak poz verdiler.
Oyuncu ve ekran yüzü olan Sherrie Hewson, Andrea McLean, Beverley Callard ve Gillian Taylfort adındaki kadınlar sisteme kafa tutmak için yaptıkları bu çekimle herkesin bildiği ama konuşmadığı, tüm kadınların korktuğu durumu tekrar gündeme taşıdılar.
Konuyu gündeme getirmek adına bence çok başarılı bir poz vermişler.
Erkek egemen toplumda her ne kadar haklarımızı elimizde tutuyor gibi görünsek de hala gizli erkek kuralları işlemeye devam ediyor ne yazık ki.
Ve uzun bir süre de böyle olacak gibi...

 

Kulüplerin bodyguardları dikkatli olmalı
Gece hayatım pek yoktur.
Kulaklarımı rahatsız eden müziğin yüksekliği, insan kalabalığı bana pek iyi gelmez. Üstelik müzik zevkime de uygun değildir çoğu yer.
Ama kırk yılda bir çıkınca gittiğim ya da yurtdışından arkadaşlarım geldiğinde götürdüğüm yerler vardır.
İşte Reina bunlardan biri.
Dünyanın hiçbir yerinde Boğazın hemen yanı başına kurulmuş, muhteşem manzaralı Reina gibi bir kulüp yoktur.
Özellikle yabancılar büyülenir atmosferinden, iyi de hizmet verilir.
Kapısındaki valelerden, içerideki garsonlarına kadar herkes saygılıdır.
Gece kulüplerinde en zor iş vale ve bodyguard'larındır.
Kapıda sabaha kadar ayakta beklerler. Gelenlerin araba trafiğini yönetmeye çalışırlar.
Havanın eksi kaç derece olması önemli değildir.
İçeriye alınacak müşterileri seçerler.
Yani tipini uygun bulmadığı, diğer müşterilerin huzurunu bozabileceğine kanaat getirdiği kişileri sokmaz içeri.
Geçen gün 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' adlı dizinin oyuncuları gitmişler Reina'ya.
Onlarca dakika dil dökmelerine ve kendilerini tanıtmaya çalışmalarına rağmen kapıdan geri çevrilmişler.
Hem de onlarca gazeteci ve kamera bu anı görüntülemek için deklanşöre basarken...
İçeriye uygun olmayan kişileri almamaları gereken bodyguard'lar, işleri yüzünden televizyon dizilerini izleyemiyor ve bu nedenle gelenlerin kim olduklarını bilmiyor olabilirler. Ama zaten bilmelerine de gerek yok.
Belli ki eli yüzü düzgün, konuşmasını bilen kişiler. Bunu anlamak için bilirkişi olmaya gerek yok. Peki onca gazetecinin fotoğrafladığını görünce de mi anlamıyorlar?
Ne gerek var insanları bu derece küçük düşürmeye?

TECAVÜZCÜSÜYLE MUTLU MESUT...
Geçen hafta, HSYK yetkililerinin 'kadınlar tecavüzcüsüyle evlendirilsin, böylece dava sayısı azalır' açıklamaları gündeme oturdu. Bunun duyulmasının ardından tepkiler hızla geldi. HSYK yetkilileri ise bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
'Böyle bir şey denmemiştir!'
Bu gerçekten söylendi mi söylenmedi mi bilmiyorum ama ülkemizde bu yolu tercih eden ailelerin sayısı hiç de az değil. Kadına sadece bir meta olarak bakan ve namusu sadece bir zar parçasının varlığına göre değerlendiren insanlar olduğu sürece bu durum devam edecektir. Kadın kendisine rızası dışında cinsel ilişki kurmaya kalkan, tecavüz eden bir adamla aynı evde, birlikte yaşamaya mecbur ediliyor.
Burada cezalandırılan yine kadın oluyor yani. Kendisine o anı yaşatan bir adamla evlenmek zorunda kalmak o travmanın kendisinden bile ağır. Bu yargı sürecine işlememiş olsa bile insanlarımızın zihinlerine işlemiş durumda ne yazık ki.
Ve yine böyle bir durumda bile asıl cezalandırılan kadın olmaya devam ediyor.

HAFTANIN SÖZÜ
'Üzüntü bir ilaçtır' William Cowper

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya