KADIN AKLI - ERKEK AKLI

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi eski Öğretim Üyesi Prof. Ahmet Rasim Küçükusta bilim insanlarının neredeyse tamamının erkek olduğunu belirtip, Nobel alan kaç kadın bilim insanı var diye sormuş...
Bilimle uğraşan birinin ağzından bunları duymak üzücü. Zira belli ki akıl tutulması yaşıyor kendisi.

Tarih ve sistemleri göz önüne alarak bir kıyaslama yapması gerektiğini bilmiyor.
Kadınların haklarını elde etmeleri henüz yüz yıllık bir geçmiş bile değil. Topu topu otuz, kırk yıl. Ki henüz kadının hala ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü yerler de mevcut ülkemiz gibi.
Üniversitelerin söz konusu bölümlerine kız öğrenci kabul edilmediği yılları ne çabuk unutmuş.
Kadının tek görevinin, erkeğe bakmak, çocuk doğurmak ve neslin devamını sağlamak, evin işlerini yürütmek olduğu gerçeği daha düne kadar geçerliydi.
Zavallı biz kadınlar, dünyada 1918 yılında Türkiye'de ise 1934 yılında ilk kez oy kullanabildik.
Oy verme hakkını bile yakın zamanda elde eden kadınlar nasıl sistemi alt edip erkeklerin yapabildiklerini yapabileceklerdi ki o yıllarda?
Yapanlar da yok değil bu arada.
Mesela Madame Curie.
1867'de Varşova'da doğduğunda bugünkü radyoloji biliminin kurucusu olacağını ve toryumun radyoaktif özelliğini bulacağını bilebilirler miydi acaba?
Ya da radyumun elementlerini araştırıp, bu sayede 1903 yılında Nobel Fizik Ödülü alan ilk kadın olacağını...
Küçükusta, söz konusu açıklamayı yaptığı yazıyı kaleme almadan evvel biraz araştırma yapsaydı Nobel ödüllerinin dağıtılmaya başlandığı 1901 yılından itibaren 40'ın üzerinde kadının ödül aldığını görürdü. Bunlardan on tanesi tıp dünyasındandı.
2009 yılında ise bambaşka bir şey yaşandı. Toplam on üç dalda dağıtılan ödüllerden beş tanesi edebiyat ve bilim dallarında çalışmalar yapan kadınlara gitti. Yani ilk kez 2009 yılında beş kadın birden Nobel aldı.
Bu, şu demek oluyor;
Kadınlar erkek egemen dünyanın kendilerini kapattığı sistemin içinden çıkıp, özgürlüklerini ve haklarını ele almaya başladıktan sonra her alanda başarı elde edebileceklerini gösteriyorlar.
Ahmet Rasim Küçükusta'ya gelince...
Kendisi zaten kadına bakış açısının, genlerindeki ilkel bakışıyla hala aynı olduğunu, hiçbir gelişme göstermediğini yazdığı yazıyla kanıtladı.
Hadi kadınlar yıllarca  bastırıldıkları için bu alanlarda söz sahibi olamadı. Peki, kendisi bir 'erkek' olarak ne gibi bir başarıya imza atmış durumda bugüne dek acaba?

BAŞKA BİRİ İÇİN DEĞİŞMEYE GÖNÜLLÜ OLMAK...
Birini neden sever insan?
Bizimle giriştiği politik tartışmaları, mantıklı konuşmaları ya da sahip olduğunu düşündüğümüz gücü yüzünden mi?
Yoksa kimselere göstermediği, sadece sizin gördüğünüz, taktığı kalın maskeyi çıkardığında ortaya çıkan özellikleri yüzünden mi?
Mesela sabah uyandığı zamanki huysuzluğu, sevimli bir çocuk gibi nazlanması olabilir mi içimizde hissettiğimiz sevginin nedeni?
Ya da gözlerine baktığında gördüğünüz gizli kırılganlık...
Çoğu zaman söylendiğimiz, nefret ettiğimizi düşündüğümüz şeyler gün gelir en çok aradıklarımız olabilir mi?
Başımızda durmadan konuşması mesela?
Ya da yatakta kocaman bir yer kaplayıp, hiçbir alan bırakmaması...
Başına buyrukluğu, yemek yerken çıkardığı sesler, uyumadan önce içtiği sigara, o sigara yüzünden yaptığın tartışmalar, üzerinden çıkarıp yerlere attığı kıyafetler, ardından tek tek toplayışın, nefret ettiğin şakaları, hep ben bilirim havası...
Nefret ettiğin her şey en çok aradıkların, en çok özlediklerin olabilir mi gerçekten bir gün?
Eğer cevabın evetse, gerçekten sevmişsin. O zaman sorunun cevabını verebilirsin işte.
Sevginin nedeni gördüğün tüm o göz alıcı şeyler değil... Kaşı, gözü, aurası, gücü gibi.
Sevginin nedeni o gözlerin içinde, derinlerde gördüğün bir şey... Belki kendisinin bile bilmediği, farkında olmadığı...
İşte bu yüzden sevmediğin şeyleri bile özlersin bir gün.
İşte bu yüzden bir bakmışsın ki değişmişsin. Sevmeye başlamadan evvel ve sevdikten sonra diye iki farklı zaman olur elinde böylece.
Çünkü aşk, sevgi budur... Başka biri için değişmeye gönüllü olmak...

OYUNCU OLMAK İSTEYENLER DİKKAT!
Eskiden insanlar çocuk yaştan itibaren ya popçu olmak isterdi ya topçu.
Bunun hayalini kurar, paraya, şöhrete, hayranlık uyandıran bir hayata sahip olacaklarına inanırlardı.
Derken devir değişti.
Şimdi herkes oyuncu olmak istiyor.
Çünkü para, şöhret ve yıldızlara değen bir hayata bu meslekle ulaşacaklarını düşünüyorlar.
Günümüzün popüler mesleği oyunculuk.
Eskiden bu sektörün pek olmaması, şimdilerde yükselişe geçmesinin de etkisi büyük tabii.
Bir oyuncu adayının yeteneği dışında sahip olması gereken en önemli şey ise menajer ve ajans.
Sizin için en doğru adımları planlayacak, sizi doğru kişilere prezante edecek, doğru karakteri canlandırmanıza yardımcı olacak, sektörde yol almanızı sağlayacak menajer ve ajanstır.
Bu işi hakkıyla yapan, marka olmuş menajer ve ajanslar da bir elin parmaklarını geçmez. Bütün oyuncular da bunu bilir zaten.
Durum böyle olunca bazı açıkgöz ve sahtekarlar kısa yoldan para kazanmak ve başka kirli amaçları için bu isimleri kullanmaya kalkabiliyorlar.
Benim menajerim Tümay Özokur.
Mesleğe yeni başladığımda çalışmaya başladık birlikte. Bir ara ben başka şeyler deneyeceğim sevdasıyla ayrıldım iki sene kadar yanından ama sonra koşa koşa kollarına attım kendimi yeniden. Artık zor ayrılırız zaten...
Bugünlerde menajerimin morali bozuk.
Nedeni işte bu söz konusu sahtekarların onun ismiyle facebook ve çeşitli internet kanallarıyla gencecik insanlardan Tümay Özokur Ajans'a dahil olup, oyunculuk kariyerine başlayabilmeleri için para toplaması...
Dahası genç kızlara abuk sabuk sorular da soruyormuş.
Bu mağdurlardan birinin ajansı araması ile ortaya çıktı gerçek.
Yasal süreç başlatıldı ama yine de insan üzülmeden edemiyor. Yüzünden düşen bin parça Tümay'ın bu ara. Ona göre başka birinin kimliğine bürünen insanın sadece ahlak sorunu yok, ruhsal sorunları da var ve paylaşım sitelerinin daha denetleyici olması gerek.
Buradan ailelere ve bu işi yapmak isteyen yeni gençlere duyurmak istiyorum.
Sanal ortamlarda bu tarz şekillerde para toplayan, görüşme talep eden kişilerden uzak durunuz!
Bu iş için sadece güvenirliği kanıtlanmış, marka olmuş ajanslarla iletişime geçin ve bunu sadece bu ajansların internet sayfalarında belirtilen telefon numaralarını kullanarak yapın.
Bir de son bir şey;
Hiçbir ajans bunun için para talep etmez, unutmayın... Sahip olmanız beklenen tek şey yetenek ve ışık... Aman dikkat!

HAFTANIN SÖZÜ
Sanatçıya iki göz yetmez.
Lamartine

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya