Ölü mü diri mi sana bağlı...

Zamanın birinde yaşayan yaşlı mı yaşlı bir adam varmış. Bu adamın bilinen en önemli özelliği asla yalan söylememesiymiş. Dürüstlüğü ve bilgeliği nam salmış, tüm cihana yayılmış. Daha evvel yaşlı adamın dürüstlüğü nedeniyle canı yanmış olan bir tüccar, onun dürüst olmadığını insanlara kanıtlamaya karar vermiş. Avucuna aldığı kuşun ölü mü yoksa diri mi olduğunu soracak, verdiği cevaba göre de kuşun kaderine karar verecekmiş gizlice avuçlarının içinde.


Meydan da karşılaştığı yaşlı adama avuçlarının içindekini gösterip sormuş;

'Beybaba, nedir bu?'

' Kuuuuş' diye cevap vermiş adamcağız.

' Peki, bu kuş ölü müdür diri mi?'
Sakalını sıvazlayan yaşlı adam cevap vermiş:
'Ölü mü yoksa diri mi olduğu sana bağlıdır.'

Hikayeyi duyunca aklıma ilişkiler düştü. Öyle ya, insan hayatında 'sevgi'den daha mühim ne olmuş olabilir ki bugüne kadar?


Her şey doğar, büyür ve sonunda ölür. Doğa kanunudur bu, değişmez. Ama ne zaman öleceği biraz da sana bağlıdır. Nasıl baktığına, nasıl davrandığına, nasıl beslediğine...

Vermezsen eğer yeni doğan bebeğe ihtiyaçlarını, göçüverir bir süre sonra bu dünyadan neticede.

Ehh... İlişkiler de bir bebektir, iki insanın hayat yolculuklarında en nihayetinde.

Su nasıl hayat kaynağı ise çiçeklerin, bir güzel söz, bir tatlı bakış da hayat kaynağıdır işte insanların... Sıkışılan bir anda verilen bir destek, heyecanlarını mutluluklarını paylaşabilmek de güneş...

Yıllar boyu yanında dimdik duracak bir 'yoldaş' edinebilmek için doğru bakmak, doğru beslemek, ilgilenmek gerekir.


Ki en kötü zamanında yanında olan biri olduğu gerçeğiyle kendini güvende hissedebil!

Hasta olduğunda başucunda ateşini kontrol eden, ilaçlarını veren, bir tabak sıcak çorba eşliğinde komik hikayeler anlatıp seni neşelendiren birinin varlığı ile derin bir uykuya dalabil!

Dünyanın tüm yükünü sırtına yüklediklerini düşündüğün bir anda seni motive eden, başarılarınla kendi başarısıymışçasına gurur duyan birisinin olabileceğini görebil!

Kendinden önce karşındakini düşünmenin, o kişinin rahat etmesi için kendi ihtiyaçlarını göz ardı edebilmenin ve 'gerçekten sevmenin' ne olduğunu öğrenebil!
Seni hiçbir şey beklemeden, sadece 'sen' olduğun için seven birine sahip olmanın mümkün olabildiğini anlayabil!
Hatta 'sana' rağmen sevilmenin başka hiçbir yerde bulamayacağın huzurunu ve mutluluğunu hissedebil!
Kuş avuçlarınızın arasında!
Ama dedim ya...
Ölü ya da diri olması sadece size bağlı bu durumda...


ŞAPKA TAKMAYA BAŞLADIK!

Hani türban kişisel bir özgürlük ya...
Hani büyük bir kitlenin yanlış anladığı gibi siyasal bir simge  değil ya...
Hani demokrat bir ülke vatandaşının kılık kıyafetine karışamaz ya...
En sonunda ikiye bölünmüş milletimin kadın kanadının diğer tarafındakiler de bir şekil buldular kendilerine.
Geçen hafta, 10 yıllardır unuttuğumuz, cumhuriyetin kuruluşunda modernliğin simgesi olan şapkayı çıkarttılar sandıklarından.
Şapka takmaya başladılar!
Meltem Tolunay önderliğinde başlayan bu akım hızla yayılmaya başladı. Önce yakın çevre, eş, dost, akraba derken bir baktım tanıdık tanımadık yüzlerce kadın şapka takmaya başlamış. Her yerden yağmur gibi şapka takan kadınların mailleri geliyor. Küçük, büyük, geniş kenarlı, dantelli, çiçekli, gösterişli, sade, çeşit çeşit...
Takıyorlar;
Çünkü modernliğin simgesini unutmak istemiyorlar.
Çünkü yaşadıkları endişeleri böyle dışa vurmaya başladılar.
Çünkü ıslık çalsan olay olan, yumurta atsan suç sayılan bir ülkede şapka takmanın en güzel tepki olduğuna kanaat getirdiler.
Ben de gidip kendime en güzelinden birkaç şapka satın aldım. Pek alışkanlığım yoktur ama bu ara ne zaman dışarı çıksam bu şık şapkaları takmaya başlayacağım.
Yanlış anlaşılmasın!
Bu bir siyasal simge değildir!
Bu bir protesto biçimi de değildir!
Bu sadece modern yaşama övgüdür...
NOT: Şapka takıyorsanız, bana fotoğraflarınızı mail atabilirsiniz...

STAT POLİSÇİLİĞİNE Mİ SOYUNMAK RÜZGAR ENERJİSİ İHALESİNE Mİ?
Eğer sen kulüp yöneticiliği dışındaki işlerini iktidarın onayına bağlarsan,
Eğer önemli bir enerji kaynağı olan rüzgar enerjisi işine büyük yatırım yaptıysan,
Eğer devlet çok yakın bir zamanda rüzgar enerjisi ihaleleri yapılacak tarihleri açıkladıysa,
Eğer milyon dolarlık yatırımının stattaki üç-beş kendini bilmez densizin ıslıklı protestosu ile heba olmasını istemiyorsan,
Eğer cevval bir çıkış yaparak Başbakan'ın öfkesini dindirmenin yolunu bulmazsan fena halde canının sıkılacağını anladıysan,
Elbette statta ıslıkla protesto  eden taraftarın için üstüne hiç vazife olmayacak şekilde 'hepsi kamera ile tespit edilip, taraftarlıktan men edilecek, stada girmesi engellenecek' dersin tabii.
Ama işini ve Başbakan'ı gözeteceğim derken kendi  taraftarını küstürmeyi de başarmış olursun...


BAĞLANMA KORKUSU...

Hani bazı anlar vardır, içinizin sevgiye dolup taştığını hissedersiniz.
Hani o duygu girdabında boğulacağınızı zannedersiniz.
Hani karşınızda sizde bu duyguları uyandıran kişinin saçına, kaşına, o güzel gözlerine, ok gibi kirpiklerine bakıp hayret duygusuna kapılırsınız.
Hani bu aşk, bu hayranlık Tanrı'ya inancınızı arttırır ya...
İşte o anda;
Eğer bin bir türlü nedene de sahipseniz düşebilirsiniz bağlanma korkusunun kucağına.
Kaçmaya başlarsınız tam aksi yöne.
Başka bedenler, başka tenlerde ararken kendinizi, bir an gelir, o an anlarsınız ki kaybetmişsiniz aslında ruhunuzu...
Kaçtığınız kişide...
Her seçiş bir vazgeçiştir denir ya.
Seçimlerimizin sonuçlarıyla yüzleşmek de cesaret ister en nihayetinde.
İnsan ya toprağa bakarken bir gözü yapar bunu, ya hasta düştüğünde.
Ya da umulmadık bir anda, yukardan gelen bir işaretle... O yüzleşmede; ya korkular galip gelecektir ya da aşk.
İşte mart ayında raflarda yerini alacak yeni kitabım da bu yüzleşmeyi anlatıyor size ama aslında ilk önce kendime...
Adı 'Bağlanma Korkusu'...
Herkes kendi tercihlerinin müthiş sonu ile yüzleşmeye hazır ola!


ACI ACI GÜLDÜĞÜM ŞEYLER

1 -
Yumurta olayından sonra Başbakan'ı statta ıslık çalarak protesto edenlere sanki büyük birer suçlu muamelesi yapanlar... Protesto etme hakkını unutanların gösterdikleri kraldan çok kralcı tavırlar...
2 -
İstanbul Emniyeti'nin 'protesto edenleri teşhis ettik' açıklaması. Sanki PKK militanlarının yerlerini tespit ettiler!
3 -
Yapılan düzenlemelerle salıverilen ama hemen ardından ortadan yok olan Hizbullah militanlarını bırakanlar... Sanki başından beri böyle olacağı belli değilmiş gibi...
4 -
'Muhteşem Yüzyıl' hakkında her hafta madde madde Osmanlı'da harem konulu yazılar yazanlar. Bunun sadece bir TV dizisi ve bir bakış açısı olduğunu anlayacak kapasiteye sahip olmayanların durumları...
5 -
Azılı liberallerin son günlerde düştükleri durum... Düne kadar Başbakan'la yakın temas halinde gazlayan liberallerin bugün dün söyledikleri cilalı lafların yerine 'ne oldum dememeli ne olacağım demeli' tarzındaki sözleri...

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya