Protesto özgürlüğü

Herhangi bir davranışı, düşünceyi, uygulamayı haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme durumu...
Protesto sözcüğünün sözlük anlamı bu...
İnsanlık var olduğundan beri insanların kabul etmedikleri düzeni onaylamadıklarının, değişim istediklerinin ana göstergesi...

Kimi bunu eline pankart alıp yapar, kimi açlığa mahkum eder kendini, kimi geçen sene İngiltere'deki üniversite öğrencileri gibi yıkar geçer binaları, kimi de çıplak vücuduyla protesto eder söz konusu şeyi...
Üstelik bunların içinde en protest olanı da çıplak insan vücududur.
Dünya üzerinde bulunan en eski tabuya başkaldıran, o tabuyu altüst ederek söylemek istediği sözü söyleyenler bilirler ki mesaj daha çabuk yerine ulaşacaktır.
Tıpkı Femen grubunun günlerdir konuşulan eylemi gibi.
Kadınların çıplak vücutlarıyla yaptıkları protesto eylemi, bir kez daha Ukrayna'nın sosyoekonomik durumuna, siyasi zeminine ve insan haklarına dikkat çekti.
Bir sonuç alınır mı alınmaz mı bilemem ama o kadınlar amaçladıklarına ulaştılar ve seslerini duyurdular.
Ellerine pankart alıp Sultanahmet'te yürüselerdi bu sonucu alamayacaklarını çok iyi biliyorlardı.
Dahası kadınların yüzde 80'inin seks endüstrisi için alınıp satıldığı bir ortamı, protesto etmek için çıplak vücutlarını kullanmaları en esaslı protesto biçimiydi.
Gelelim bizim, ağızlarından akan suyu saklayarak olayı 'Ayıp, bize ters, uygun değil' diye eleştiren sözde aydınlarımıza...
Özgürlüğün sınırlarının nerede başladığını unutarak içinde bulunduğumuz durumu bir kez daha gözler önüne seriyorlar aslında.
Bastırılmış cinsellikler yüzünden bugün bu ülkede kadınların öldürüldüğünü, yok sayıldığını, meta muamelesi gördüğünü anlayamıyorlar.
Çıplaklığı sadece yorgan altında olması gereken 'bir ayıp, bir günah' şeklinde görüyorlar.
Bunu bu şekilde gören birisi ne anlar protestodan zaten.
Onların tek anladıkları biat etmektir sonuçta...

HOŞ GELDİN SONUM...
Hani hayatınız boyunca bir hayalle yaşarsınız. Çocukluk düşlerinizi süsleyen, gerçekleşmesini içten dilediğiniz ama büyüdükçe bunun olacağına olan inancınızın zayıfladığı bir hayal...
Hani birisini hayal edersiniz kendinizi bildiniz bileli.
Kalbinizi çarptırması ya da gerçek aşkı yaşadığınızı hissettiren biri değildir bu.
Aşkı birden fazla yaşayabilirsiniz çünkü.
Benim söylediğim başka bir şey.
Hani 'o' kişi vardır ya; sizin 'son'nunuzdur o...
Sonunuz olmasından ziyade son noktanızdır hani...
Ondan öncesi vardır elbette ama sonrası olmayacaktır, bilirsiniz...
Görür görmez anlayacağınızı zannedersiniz onu, 'İşte tamam bu o' diyeceğinize eminsinizdir hatta...
Böyle değilmiş meğerse bu.
Aylar sonra anlayabiliyormuşsun bunu.
Kendini bir bırakırsan deli gibi aşık olacağından korksan veya baktıkça bakasının geldiği gözlerine bakmamak için kendini kontrol etsen de bir an geliyor anlıyorsun her şeyi...
O güne kadar olan her şeyi anlıyorsun bir anda.
Bundan tam beş sene evvel 2007 yılının kasım ayında bizi bir araya getiren o tuhaf karşılaşmanın, o geceden sonra her bir araya gelişimizde neden içimden deli gibi ondan kaçmam gerektiği duygusuyla baş etmeye çalışmamın, olayların ve durumların tuhaf bir şekilde neden bizi bir bir araya getirip bir ayırdığını anladım.
Biz birbirimize hazırlanmışız bunca zamandır...
Onca zamanın nedeni buymuş meğerse.
Bundan beş sene öncesine dayanan ama altı ay evvel başlayan hikayede ilk kez geçen hafta anladım her şeyi.
Uçakta bulutların üzerinden bakarken yeryüzüne, gözlerimden yaşlar akmaya başladı ansızın...
Hep üzüntü veya sıkıntı yüzünden ağlayan gözlerim minnettarlıkla döktü yaşlarını bu kez.
'Teşekkür ederim Tanrım' dedim içimden müthiş bir şekilde yükselen o daha önce tatmadığım duyguyla.
Bundan sonra sana asla 'Neden böyle oluyor?' demeyeceğim.
Çünkü biliyorum ki her şey senin müthiş planında gizli.
Yaşanan her şey nasıl da birbirine görünmez ağlarla bağlı.
Birinin sonu başka birinin hayatında gizli.
Ben kendi sonumu buldum en sonunda...
Öyle durumlar, öyle zorluklar, öyle tuhaf virajlardan sonra hem de...
Dedim ya, birbirimize hazırlanmışız meğer bunca zamandır.
Eminim bir gün herkes kendi sonunu bulurken o güne dek yaşadığı her olayın, her acının, her şeyin nedenini de anlayacaktır.
Çünkü yukarıdakinin eşsiz bir planı var herkes için, henüz farkında olmadığımız...

HAFTANIN SÖZÜ
Önyargının ve zalimliğin tek nedeni korkudur. Korkunun üstesinden gelmek ise bilgeliğin ilk adımıdır.
Bertrand Russell

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya