İnsanı sevmekle baslayacak her sey

Teknolojinin, paranın, gücün doğa karşısında bir hiç olduğunu bir kez daha hatırladık. Böyle zamanlarda ırk, din, dil, sınıf ayrımı kalkıyor ortadan. Düşmanlar bir araya geliyor, kavgalılar birbirine yardım ediyor. Ne sınır kalıyor dünyada ne yasaklar!

Bir anda gök gürültüsüne benzeyen korkunç bir ses ve hemen ardından sallanan duvarlar, eşyalar, dışarıdan gelen sesler, bağrışmalar...
Yıkılan duvarlar arasında tek hatırladığım her şeyin susmuş, zamanın durmuş, duyduğum tek şeyin kalp atışlarım olduğuydu.

Kan ter içinde uyanıp doğrulmuştum yatağımda...
Yıllarca aynı rüyayı görmüş durmuştum.
Sene 1999...
Deprem gerçeği ile karşılaşmış çoğu insan gibi rüyalarımda bu anı yaşıyor ve kalbimi dolduran müthiş korku ile uyanıyordum.
Üzerinden yıllar geçti.
Sık sık gördüğüm rüyam artık gerilerde kalmıştı benim için.
Deprem gerçeğini biliyor olsam da günlük yaşamın gerçekleri doldurmuştu zihnimi herkes gibi.
Sonra bir anda geldi haber.
7.2 ile sallamıştı bu sefer ülkemin doğusu.
Yıkılan evler, enkaz altında kalmış bedenler, kurtarılmayı bekleyen insanlar, soğuk, açlık, yardıma muhtaçlık, günler sonra kurtarılan insanların mucizevi hikayeleri, çadırlar, hastalık korkusu...
Hepimiz tekrar yüzleştik en büyük korkularımızdan biriyle.
Yıllar içinde unuttuğumuz ama derinlerimizde bir yerde bizi bekleyen o korkuyla!
Ne kadar güçlü olsak da, doğanın karşısında ne kadar aciz olduğumuzu bize hatırlatan o korku!
Teknolojinin, paranın, gücün doğa karşısında bir hiç olduğunu bir kez daha hatırladık.
Böyle zamanlarda ırk, din, dil, sınıf ayrımı kalkıyor ortadan. Düşmanlar bir araya geliyor, kavgalılar birbirine yardım ediyor. Ne sınır kalıyor dünyada ne yasaklar...
YAPILMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ ŞEY
Önemli olan tek şey doğa karşısında yıkılan ve çaresiz kalan insanlara yardım edebilmek, açılan yaraları birlikte sarabilmek, ayağa tekrar kalkabilmek...
Yardım için seferber olan insanları, ülkeleri gördükçe içimden ağlama isteği yükseliyor nedense.
Çünkü böyle anlarda anlıyorum insanlığın ne demek olduğunu bir kez daha...
Evet, doğanın karşısında çaresiz olsak da bizi insan yapan çok önemli bir şey var elimizde;
Bir araya gelip kenetlenebilme, el ele verip yaraları sarabilme gücümüz...
Ve bu güç, en büyük felaketlerde bile yolumuza devam etmemizi sağlayan yegane şey aslında...
Deprem gerçeği ile yüzleşirken en önemli gerekliliklerin ne olduğunu bir kez daha fark ettik hep beraber.
Yıkılmış binaların enkaz görüntülerini izlerken eminim hepimiz aynı noktaya dikkat ettik;
Enkazın etrafında olanca heybetiyle dimdik duran öteki binalara...
Nasıl olur da birçok bina yıkılırken birçoğu da sapasağlam ayakta kalabilir diye geçirdik içimizden...
Cevabı çok basit;
Kurallara uygun yapılan her bina belli şiddetteki bir depreme dayanır.
Binaları tam da olması gerektiği gibi yaparsak hem can kaybına, hem de mal kaybına engel oluruz.
Devletin artık bu noktadan  sonra yapması gereken tek bir   şey var.
Ne olursa olsun, eş, dost, tanıdık veya başka yollarla kuralları delerek yapılan binaların önünü kesmek.
Çünkü öldüren deprem değil, işte bu izinsiz ve usulsüz yapılan binalar.
Daha fazla ekonomik zararı önlemek, daha çok can kaybının önüne geçmek için başka yol yok.

Kaddafi'nin görüntüleri
Tüm hafta deprem dışında bir başka konu daha akıllardaydı.
Kaddafi'nin linç edilirken çekilen görüntüleri...
Videoyu izlerken kanım durdu, aklım başımdan gitti, gözlerimde biriken yaşlar bıraktı kendini usulca...
Bir grup cani insanın eline düşmüş devrik liderin taşla kafasına vuruyor, tekmeliyor, tokatlıyordu.
Yüzünden, gözünden, vücudunun her yerinden kanlar fışkırırken yalvarıyordu Kaddafi; 'Yapmayın, bu yaptığınız günah' diye...
Ölüsü insanlara sergilendi, tekmelendi, tükürüldü... Tüm dünya pornografi sınırındaki ölüm fotoğraflarını kullandı çarşaf çarşaf...
Şimdi burada Kaddafi'nin ne derece acımasız ve korkunç suçlar işlemiş biri olup olmadığını tartışmak anlamsız.
Ortada tek bir gerçek var.
Hiçbir insan, bu şekilde bir ölümü hak etmez. Bunu yapan insanların, suçladıkları Kaddafi'den bir farkları yoktur.
Hepsi cani, kana susamış, acımasız insanlardır.
Ölü fotoğraflarını açık açık, sansürlemeden yayınlayan Batı medyasına gelince, bu yaptıkları bir nevi ölü sevicilikten başka bir şey değildir.

HİÇBİR ŞEY BEKLEMEDEN SEVMEK
Aşk bir insanın başına gelebilecek en güzel şeylerden biri...
Amaçsız yaşamında bir yön belirlenir insanın aniden.
Sabahları sevinçle uyanma nedeni olur.
Yataktan kalkarken de, yatağa girerken de tek bir düşünce mutlu eder onu; O...
Gülümseyişi, gözleri, sıcak nefesini boynunda hissettiğin andaki duyguların, teninin ürperişi, bakışı, görüşü, saçlarına dokunuşu... Her şeyi...
Daha önce yaşadıklarının bir anlamı kalmaz birdenbire. Zannedersin ki bu duyguyu sadece o an yaşıyorsun.
Ne geçmiş kalır böylece ne de gelecek. Önemli olan tek şey o an ve yaşadıklarındır artık.
Ama hayat kimi zaman test eder insanları...
Doğru insanı yanlış zamanda çıkartabilir karşısına.
İşte böyle anlarda test edilen sadece iki kişi değil esasında. Zamana direnip direnemeyecekleridir bir anlamda.
Çünkü gerçek aşk zamanın karşısında direnebilen yegane şeydir hayatta.
Bir insanı hiçbir şey beklemeden sevebilmekse o direnişi gerçekleştirebilmekteki en önemli yollardan biridir kanımca.
Yani eğer birini seviyorsanız ta yürekten, en dipten;
Ve şartlar gereği gelemiyorsanız bir araya,
Unutmamanız gereken en önemli şey budur işte;
Eğer gerçekse birbirinize olan aşkınız, hiçbir şey duramaz onun önünde bu dünyada...

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya