Hayatın matematiği

Neyin, ne zaman ve neden başımıza geldiğini anlamayız çoğu zaman. 
Her insan korkar değişimden ve belki de bu yüzden direnir sahip olduğu şeyleri korumak için.
İşte tam da bu yüzden acı çeker durur sürekli.

Çünkü Tanrı'dan başka kimse bilmez evrenin matematiğini.
Tüm olan şeylerin, aslında varmamız gereken noktaya bizi götüren araçlar olduğunu geç fark ederiz çoğu zaman belki de bu yüzden...
Yıllardır yaptığımız işi kaybetmemizin aslında bizi kendi işimizi kurduracak araç olduğunu yıllar sonra fark ederiz mesela, şükrederiz bir zamanlar lanetle andığımız o güne.
Ya da bir ayrılık hayata küstürmüşken bizi, öyle biri girer ki hayatımıza o ayrılığı ve acısını neden yaşadığımızı anlarız bir anda.
Hayat değişimden ibarettir ve bu değişimi kendimiz yapamadığımızdan; çoğu zaman evren bizim için yapmaya başlar.
Olan tüm olaylar Tanrı'nın elidir bir nevi.
Birini yargılarken veya eleştirirken yaşadığı şey yüzünden; dikkatli bakmalıyız belki de olaya.

 


Yargıladığımız veya eleştirdiğimiz o olayı neden yaşadığını bilemeyiz ki...
Kim bilir Tanrı nasıl bir kader düşünmüştü ki ona, o noktaya gitmesi için bu aracı kullanmıştı...
Hayatımızdaki her şey bir zamanlamadan ibaret bu yüzden... Evrenin zamanlaması ve matematiği...
Neden duymak için aylarca beklediğimiz bir sözü tam ondan vazgeçmişken ve hatta başka birini yaşamına sokmuşken duyar insan?
Belki de Tanrı'nın bir seçim yaptırmadan evvel bizi deneme yoludur bu.
Bu sıralar aklımda hep bu düşünceler...
YAŞAM NE GETİRİRSE...
Yaşamımdaki bir zamanlar 'keder' diye baktığım mucizeler...
Mesela bir sene evvel yaşadığım bir ayrılık benim için dünyanın başıma yıkılmasıyken sonradan şükrettim hayatıma giren insan için Tanrı'ya...
Çünkü eğer devam etseydi diğer ilişkim o insan giremeyecekti yaşantıma.
Bu yüzden gerçek tutku ve aşk ne demek bilmeyecektim belki de yıllarca.
Dedim ya; her şeyin bir nedeni vardır, bizim bilmediğimiz.
Şimdi yaşadığımız karışıklıkların da vardır elbette bir sebebi kendince.
Sevdiklerimizi kaybetmenin, nedenini anlayamadığımız şeyler yaşamamızın, işimizin, evimizin bir anda yok olmasının da...
Keşke hayat bir film olsa ve nasıl filmin en başında gördüğümüz o anlamsız sahnenin ne demek olduğunu filmin sonunda anlıyorsak; kendi hayatlarımızı da öyle izleyebilseydik.
Belki o zaman yaşadığımız sıkıntıya ve değişime direnerek acı çekmek yerine anı yaşamaya ve 'Ne geliyorsa kabulümdür' diyerek her şeyi akışına bırakmayı becerebilirdik.
Dedim ya; evrenin ve Tanrı'nın bizim anlayamayacağımız bir matematiği var bu hayatta.
O yüzden en iyisi yaslanın arkanıza ve hayat ne getiriyorsa önünüze büyük bir tevazuuyla kabul edin onu.
Çünkü sizi nereye götüreceğini bilemezsiniz asla o şeyin...

BU ÜLKEDE KADIN OLMAK
Zordur, kadın olmak.
Arzuladığı şeyleri erkekler gibi açık saçık ortaya koymak yerine bastırmayı öğrenmek.
'Evet' demek isterken 'hayır' demek zorunda kalmak.
Erkeklere tanınmış tüm haklardan muaf olmak.
Yüzyıllarca kadının görevinin sadece çocuk doğurmak ve onlara bakmak olarak görüldüğü bir toplumda hayallerini gerçekleştirmek için akıl almaz bir çaba harcamak.
Daha çocuk yaşta etrafındaki kadınların hor görüldüğüne şahit olarak yaşamak.
Dövülmek, sövülmek, aşağılanmak ama tüm bunlara yine de gıkını çıkaramamak.
Kendisini aldatan, türlü fiziki veya psikolojik şiddete maruz bırakan kocaya ekonomik özgürlüğü olmadığı için katlanmak zorunda kalmak.
Erkeğin elinin kiri olarak görülen şeylerin binde birini yapmayı bırakın, hissettiği aşkı doyasıya yaşamaya kalkınca 'orospu' damgasıyla yüz yüze bırakılmak.
Babadan dayak, abiden dayak, sonra da kocadan dayak yemek.
Ne hissederse tam tersi davranmak zorunda kalmak...
Zordur kadın olmak...
Hele bu ülkede...
Sağlık Bakanı'ndan Başbakan'ına yetkili insanların tecavüzcüyü koruyup 'Tecavüze uğrayan kadın doğuracak, gerekirse devlet bakar' dediği ülkede yaşamak ne acıdır bir kadın için.
O kadın ki kendi bedeninin üzerinde bile söz hakkı kalmasın isteniyor şimdi!
Kürtajın yasaklanmasıyla beraber sezaryenin de sınırlandırılmasıyla kazanılmış tüm haklar bir yana kadının kendine bile saygısının kalmamasına neden olacaklar...
Bu yüzden ölecek kadınları saymıyorum bile!
Yavaş yavaş alıştırılmaya çalışılan yobaz düşünce tarzının şahlanışı bu yasak aslında.
Ne gündem değiştirme ne başka bir şey.
Bunca yıldır örtbas edilmeye çalışılan gerçek düşüncelerin nihayet gün ışığına çıktığının işareti sadece!
Tecavüzcüden çocuk doğurmayı normal kabul eden zihinlerin yönettiği bir ülkede yaşamak zor...
Bu ülkede kadın olmak gerçekten zor...

HAFTANIN SÖZÜ:
'Kalbin mantığa sığmayan ayrı bir mantığı vardır...'

Başak Sayan Contact

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Başak Sayan Social

Manager

MÜGE ULUSOY

Phone:+90 0533 747 62 50
E-Mail: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Web : www.mugeulusoy.com.tr