Mission impossible ghost protocol

'Görevimiz Tehlike: Hayalet Protokol'ü eski bir sevgiliyi yeniden görecek olmanın yarattığı heyecanla izledim.

Ne yalan söyleyeyim, kendimi bildim bileli Tom Cruise hayranıyımdır.
Onun o güzel gülümseyişi, havalı saçları, anlamlı bakışları ve umursamaz aurası etkilemiştir beni.

Yazdığım hikayelerde ve romanlarda ana karakterimi oluştururken mutlaka ondan bir iz vardır.
Oynadığı birçok filmin bende yeri başkadır.
Geçen sene Cameron  Diaz ile oynadığı başarısız filmi izledikten sonra sükutu hayale uğramıştım.
Ama bu durum geçen hafta vizyona giren 'Mission Impossible: Ghost Protocol'ü izlememe engel değildi.
Hemen bir koşu gidip kuruldum sinemanın koltuklarına.
Eski ve çok sevilmiş bir sevgiliyi sanki yeniden görecek olmanın yarattığı tuhaf bir heyecanla...
Aksiyon filmlerinde haklı olarak sıkı bir yer edinmiş olan Tom Cruise, bu filmle sizi hayal kırıklığına uğratmıyor.
Bilinen 'Görevimiz Tehlike' filmlerinin hepsinde var olan ve film boyunca bir an bile bitmeyen heyecan ve adrenalin bu filmde de sizi bırakmıyor.
Bir sonraki sahneyi beklerken, tahmin dahi etseniz yine de o heyecanı hissetmekten kaçamıyorsunuz.
Üç ayrı ülkede çekilmiş sahnelerdeki aksiyon kıvamını gördükçe içinizi tuhaf bir duygu kaplıyor elbette; 'nerede bizde böyle sahneler kardeşim' diye hayıflanıyorsunuz.
'Bu sahneler nasıl çekilmiş böyle' diye düşünürken soluk soluğa bitiriyorsunuz filmi.
Salondan çıkarken eski bir sevgiliyi görmüş olmanın mutluluğuyla, iki saatinizi yok yere harcamamış olmanın getirdiği mutluluk birbirine karışıyor.
Yalnız sizi bir konuda uyarmalıyım:
Bu filmi izledikten sonra bir süre Türk işi aksiyon filmlerini izlemeyin. Çünkü bu o filmlere haksızlık olur.

KIVANÇ'IN BAŞINA GELENLER
Shopenhauer'a göre insanlar kendilerine yakın buldukları, kendileri gibi olanları yüceltme, kendilerinden üstte gördükleriniyse aşağı çekme eğilimindedir.
Bunun nedeni kendilerinden gördüklerini yüceltirken aslında bir anlamda kendilerini yüceltmiş olduklarıdır.
Üstte olanı aşağı çektikleri takdirde de 'O da yeterince iyi değil' düşüncesiyle kendi başarısızlıklarının yarattığı hayal kırıklığını bastırmış olurlar.
Bu düşünce kesinlikle doğru bir yaklaşım...
Tarihte bunun örneği olan yığınla hikaye bulabiliriz. Nice lider bu fenomeni bildiğinden buna uygun stratejilerle halkın güvenini ve sevgisini kazanmıştır.
Bu durum sadece politik arenada meydana gelmiyor tabii. Her türden insan ilişkisinde mevcut. Kardeş, akraba, aile içinde bile zaman zaman olduğuna şahit oluyoruz.
Bu yüzden birisi bir yere geldiği zaman etrafında olan ve özellikle bir zamanlar kendisini ondan üstte görenler hemen aşağı çekmeye çalışırlar.
Eski defterler açılır, karalama kampanyaları başlar, denmedik söz, edilmedik hakaret, uydurulmadık senaryo kalmaz.
Bu şekilde yükselen kişiye duydukları öfkeyle (ki aslında buradaki öfke kişiye değil, kişinin kendisine olan öfkesinin dışa vurumudur) olmadık şeyler yaparlar.
Yükselen kişi eğer olur da aşağı inerse veya halkın gözünde değer yitirirse kimsenin mükemmel olmadığı düşüncesiyle yılların getirdiği başarısızlık hissinden kurtulacaklardır.
Özellikle geçmiş yıllarda kendilerine göre bazı başarılar elde ettiğini düşünen kişiler yıllar içinde bunun tekrarını görmedikleri takdirde daha da hırçınlaşıp Shopenhauer'un bahsettiği bu psikolojiye daha derin girmekteler.
İşte Kıvanç Tatlıtuğ'un son yıllardaki hızlı çıkışı birçoklarının takdirini kazandığı kadar nefretini ve kıskançlığını da kazandı.
Son dönemde onu yıpratmaya yönelik davrananlar eminim canını çok sıkıyordur.
Kıvanç düzgün, kibar bir adamdır ve bu olaylara tepkisiyle de yerini çok daha sağlamlaştırıyor bence.
Bence bu olaylara ve yapılanlara kulaklarını tıka ve bildiğin yolda gitmeye devam et Kıvanç!
Bugün seni aşağı çekmeye çalışanların başarısızlıklarının neden olduğu hayal kırıklıklarıyla sana saldırdıklarını herkes anlıyor.
Shopenhauer'a güven...

1 OCAK PLANLARI
1 Bir gece önce sabaha karşı uyunduğundan uzun zaman sonra ilk kez öğleye kadar uyumanın yarattığı keyifle güne başlanacak.
2 Bir gece evvel içilen içkilerin bünyede yarattığı sağlıksız durum nedeniyle kahvaltıda bol meyve yenilip, taze sıkılmış meyve suları içilecek. Gün boyu sebze tüketilecek.
3 Bir gece önceden kalma arkadaşların 'Yeni bir yıl bu, heyyy, uyanın' nidaları eşliğinde güne başlamaları sağlanacak.
4 Güzel gözlü sevgili, eğer özel bir hediye almak yerine elektronik alet, mutfak araç gereci gibi şeyler almışsa bugün gereken yapılacak, telefonlar açılmayacak. (Her doğum günü ve yılbaşında televizyon, ekmek makinesi, bilmem ne makinesi gibi şeyler alan babama, annemin ne yapması gerektiğini anlatmış oldum böylece...)
5 Açılmayan telefonların ardından yazılan mesajlara da cevap verilmeyecek. Pişmanlığı kelimelerle olmasa bile bir şekilde en doğru biçimde ifade edildiği takdirde belki işe yarayabilir.

NARSİSUS
Bundan binlerce yıl önce Irmak Tanrıçası Nana, Minas Dağı'nın eteklerinde Mordoğan'da bir gölcüğün kenarında uyuyakalır.
Badem ağacının altındaki uykusundan uyandığında hamile kaldığını anlar. Dokuz ay sonra da dünyalar güzel Narsisus'u dünyaya getirir.
Delikanlı yaşına gelen güzel Narsisus'a bir gün Ekho adlı bir peri kızı aşık olur. Ama o kadar kötü davranır ki Narsisus ona, günden güne erir, mum gibi olur ve sonunda ölür.
Bunun üzerine çok öfkelenen tanrılar bir ceza vermeye karar verirler Narsisus'a.
Bir gün bir dağın eteklerinde dolaşırken yorulup dinlenmek için nehrin kenarına oturur. Su içmek için eğildiği anda suya yansıyan kendi görüntüsünü görüp kalakalır. Ve derin bir aşkın içine düşer. O andan sonra aynı Ekho gibi ne yer ne içer, aşk ateşiyle günden güne yanar kavrulur.
Ve en sonunda bu aşk yüzünden ölür. Öldüğü yerde nergisler açar...
Bu mitolojik hikaye, çok bilinen hikayelerden biridir. Ve günümüzdeki narsist sözcüğü de buradan türemiştir. Kendi yarattıkları görüntülere aşık olup gerçekle bağlarını kaybetmiş, o görüntüye kapılmış gitmiş, bu uğurda kırdığı kalpleri göremeyenler için yazdım yeniden...
Belki bir an önce bu rüyadan uyanıp gerçeğe dönebilirler.
Zira onları bekleyen son da Narsisus'tan çok farklı değil ne yazık ki...

HAFTANIN SÖZÜ : 'Bir düşmanınızla devamlı savaşırsanız, ona bildiğiniz bütün taktikleri öğretmiş olursunuz.' Napolyon

Başak Sayan Contact

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Başak Sayan Social

Manager

MÜGE ULUSOY

Phone:+90 0533 747 62 50
E-Mail: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Web : www.mugeulusoy.com.tr