Reytingsiz günler

Mart ayına kadar, televizyonların reytingleri ölçülmeyecek. Bu durum bazı komplo teorileri getiriyor aklıma...
Mart ayında yeni kurulacak sisteme kadar reyting ölçümü olmadan yaşayacağız ya;
Bünyesi reyting heyecanına, stresine alışmış bizlerin kafası çok karışık, sormayın.

Yayın gününün ertesinde öğle saatlerine kadar şiddetli bir karın ağrısı, öldüren bir merak ve eğer olur da sonuç kötü gelirse ileride neler olur; ne zaman sonlandırılır; sonlandırılır mı, sonlandırılmaz mı endişesi taşımayan anlayamaz.
Yaptığımız işin iyi olup olmadığı bile reytinge bağlı insanlarız biz.
Eğer kusursuz bir iş yapmış ama reyting alamamışsanız sandığınız kadar kusursuz değildir işiniz.
Kimsenin aklına izleyenlerin zevk meselesi olduğu ya da bazı yolsuzluklar olabileceği gelmez.
Şimdi mart ayına kadar reyting yok ya aklıma tonla soru geliyor bu durumda.
Mesela; hangi işin iyi, hangi işin kötü olduğunu nasıl anlayacağız bu durumda?
Mesela yayından kaldırılan işlerin kaldırılma nedeni ne olacak bundan sonra? Daha düne kadar reyting almıyordu çünkü.
Mesela reklam gelirleri nasıl paylaştırılacak bugünden sonra? Önceleri reytinge göre dağıtılırken, şimdi neye göre belirlenecek?
Mesela reklam verenler, reklamları neye göre verecekler? Sadece beğendikleri yayınların içinde mi yayınlansın isteyecekler?
Mesela rekabet ortadan kalktığına göre bir süre için bu durum nasıl yansıyacak ekranlara?
Bu sorular kafama üşüştüğü anda komplo teorileri üretmekte çok başarılı olan beynim faaliyete geçiyor yine.
Her şey reklam pastasından bir dilim kapmak ya;
Ya reyting yarışında açık ara kaybeden yandaş kanallar ve programların gelir sağlaması için yapıldıysa bu operasyon?
Öyle ya, şimdi bu pastanın dilimleri inisiyatif sahiplerince dağıtılacak bu durumda...

YENİ YIL KARARLARI
1 Geçen seneden karar alınan ve başarıyla uygulanan spor yapma olayını biraz daha abartabilirim. Mesela haftada üç günden beş güne çıkartabilir, iyice belirginleşen karın kaslarımla gurur duyabilirim.
2 Sadece ayıp olmasın diye kabul edilen davetleri, karşımdaki ne düşünürse düşünsün kabul etmeyeceğim. Hatta sıkıcı insanlara çekinmeden 'Sıkıcısın' diyeceğim.
3 Bu sene evleneceğim. Evet, artık korkmuyorum çünkü nedenlerim var. Hatta hemen bir tane de çocuk yapacağım.
4 Öfke kontrolünün hissedilen aşkla bağlantılı olduğunu anladım. Artık öfkeden eser yok bünyede. Aynı nedenle diğer kötü alışkanlıklardan da kurtulacağım. Mesela bencillikten. Mesela kuşkuculuktan. Mesela sivri dilli olmaktan.
5 Ellerim, sevgilimin o güzel saçlarında uyurken birden uyanıp 'Ya kaybedersem onu' diye saçma bir korkunun en dibine dalarak komplo teorileri üretmeyeceğim.
6 Bu sene daha çok seyahat edeceğim. Üstelik ederken yalnız da gitmeyeceğim.
7 Ne kadar sıkılsam ve yorulsam da köpeğim Max ile uzun yürüyüşlere çıkacağım. Ne kar, ne yağmur dinleyeceğim.
8 Çizgi film ve fantastik sinema hastası olduğumu saklamayacağım artık.
9 Yeni bir yabancı dil öğreneceğim. (Bu karar geçen yıldan verilmişti ama uygulanamamıştı. Kısmet bu seneyeymiş demek)
10 Kendimi sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Çünkü kendini sevmeden bir başkasını sevebilmenin mümkün olmadığını bilen biriyim.

YENİ YIL DİLEĞİ
Bayılıyorum bu zamanlarda etrafın büründüğü atmosfere.
Süslenmiş çam ağaçları, ağaçlardan sarkan şekerler, kurdeleler, renk renk süslenmiş caddeler, sokaklar, ışıklandırılmış vitrinler, Noel Baba ve geyiklerinin yer aldığı çeşitli illüstrasyonlar, her yandan yükselen neşeli şarkılar...
Hepsi içimde bir coşku uyandırıyor, hayata daha iyimser bakmama sebep oluyor.
İnsanın içinden yılın bu zamanları iyilik duygusu fışkırıyor adeta.
Sokakta yanından geçen tanımadığı insanlara gülümserken buluyor kendini mesela.
Ya da yardım etmek için bir istek uyanıveriyor içinde ansızın.
Geçen yılın tüm olumsuzluklarını geride bırakıyor olmanın ve yeni bir yıla girmenin getirdiği umutlar yüzünden midir bu ruh hali bilemiyorum ama yılın bu zamanları herkesi seviyorum.
İnsan ne tuhaf bir varlık...
Her sene olup olmayacağını bile bilmediği yığınla hayalle, bir önceki yıldan kalma hayal kırıklıklarını topluyor sessizce.
Şikayet etmeden, yine aynı umudu taşıyarak yüreğinde...
Umarım bu sene hayal ettiklerimizin hepsi olmasa bile büyük çoğunluğu gerçekleşir.
Umarım bu sene hepimiz için bir önceki seneden daha iyi bir sene olur.
Ve umarım bu sene sevmeyi bilmeyen kalpler sevmeyi, merhameti bilmeyenler merhamet etmeyi öğrenirler.
Çünkü hayat kısa.
Kaç yılbaşı daha kutlayacağımızı bir düşünsenize...

ERKEK HEGEMONYASI
Hafta ortası şike davasıyla ilgili telefon konuşmaları döküldü ortaya.
Ve bu konuşmalarda iki densiz adamın Demet Akalın ile ilgili yaptıkları geyik yansıdı internete.
Bilinen tipik erkek muhabbetinin en beter halini okuduk o satırlarda.
Ne komik ki asla yüzlerine bakmayacağını bildikleri bir kadınla ilgili hayallere dalarken iğrenç bir üslup kullanmak onlara göre 'erkek muhabbeti' işte.
Bu şekilde ezikliklerinin, komplekslerinin dışavurumunu gerçekleştiriyorlar sanırım.
Ama benim aklıma takılan bu konuşmayı ortalığa saçan zihniyette.
Acaba kendi karısı, kızı hakkında yapılan bu iğrenç 'erkek muhabbetini' yine aynı umursamazlıkla yayınlayabilirler miydi, merak ediyorum...

HAFTANIN SÖZÜ:
'İnsan her zaman kahraman olamaz ama her zaman insan olabilir.' Francis Bacon

Başak Sayan Contact

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Başak Sayan Social

Manager

MÜGE ULUSOY

Phone:+90 0533 747 62 50
E-Mail: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Web : www.mugeulusoy.com.tr