Erkek olmak istemezdim

'Kadın olmak zor zanaat' derler ya;
Asla inanmayın buna.
Esas zor olan, erkek olmak bu hayatta...

Ananın karnından erkek olarak doğmuşsan çilen başlar, hemen daha ilk temasta hayatla.
Henüz üç, dört yaşlarındayken anlarsın pipinle gurur duyman gerektiğini, annenin babanın komşulara açtırıp göstermeni istediği o anda...
Ama henüz o yaşlarda, sırf bu yüzden bir 'yarışa' gireceğinin farkında değilsindir daha...
O herkese göstermene teşvik eden ebeveynlerin bir gün gelir atıverirler seni sünnetçinin kollarına.
Gurur duyduğun pipinin bir kısmını atarken sünnetçi çöp bidonuna, çözemezsin 'artık erkek oldun' nidalarının anlamını daha.
Büyüdükçe gurur, yarışa dönmeye başlar bir anda. Okuldaki beden eğitimi dersleri sırasında çaktırmadan bakarsın yanındaki arkadaşına hanginizinki daha büyük diye.
Tek mesele budur o yıllarda ama asıl Anya'yı Konya'yı görmemişsindir daha.
Asıl mesele yetişkin olunca çıkar ortaya.
Yıllar boyunca, sevgilinin senden önceki sevgilileriyle mukayese eder durusun 'hangimizin ki daha iyi acaba' diye.
'Yeterince büyük mü' endişesi hayatın boyunca yakanı bırakmaz ama daha büyük dertler peydah olmuştur biranda.
'İyi miyim' sorusuyla paralel ilerler 'iktidarsızlık' korkusu da...
'İktidar' mevzuu da kadının karşısında erkeği güçsüz kılan yegane şeydir aslında...
Ve her erkek, hayatının bir dönemi yüzleşir bu korkuyla.
İlla ki 'iktidarı' kaybettiği bir dönem yaşar hayatında.
Gurur duyması gereken pipisi, yarı yolda bırakmıştır onu!
Var oluşu daha hayata başladığı ilk anda bile buna bağlanan bir insanın yaşadığı bu olay, büyük travmadır aslında.
Erkek olduğunu kendine ve çevresine ispatlamak için her gün başka kadın tavlamaya çalışır. O çok çapkın dediğiniz, her gün bir başka güzeli koluna takmış görünen adamlara bir daha bakın derim...
Çünkü iktidarsızlık endişesini gizlemenin ve bastırmanın yegane yolu budur şüphesiz.
Çok kadınla, mümkün olduğunca az temas bu sorunu anlamalarını önler karşı tarafın.
Kadınlar daha anlamadan ne olup bittiğini bir bakar ki başka bir güzel var adamın kolunda. Tabii tek erkek sıkıntısı 'iktidarı' ile sınırlı değildir...
Erkek olmanın raconlarından biri de para mevzuu ki bu da bir öncekiyle yarışır nitelikte.
Erkek güçlü olmak durumdadır, erk kişi olmak zorundadır, saygı duyulmalıdır.
Her durumda faturayı ödeyen erkek olur bu durumda. Gidilen yemekler, seyahatler, alışverişler, etkinlikler hep erkeğin cüzdanına yansıyacaktır ne yazık ki...
Eee ataerkil bir toplumda yaşıyoruz, böyle öğrendik sonuçta. Adam, ola ki bu konuda cimri çıktı; yandı demektir.
Hemen zayıf görünür kadının ve hemcinslerinin gözünde.
Erkek her durumda güçlü olmak zorundadır ya! Yoksa daha çocuk yaşta öğretilen 'erkekler ağlamaz' deyişinin ne anlamı olabilir ki yaşamlarında?
Bu söz öylesine işlemiştir zavallıların bilinçaltlarına her durumda kontrollü olmak ve duygularını göstermemek için uğraşır dururlar; garipler ne yapsınlar?
Kadın, önüne gelene anlata anlata, istediği gibi ağlaya ağlaya atlatırken durumu, erkek güçlü görünmek adına tek kelime edemez o anda. Taş olsa çatlar belki ama akıtamadığı gözyaşları yüzünden çıkamaz uzun süre o durumun içinden.
Erkeklerin kadınlara göre ayrılıkları ve büyük sarsıntıları daha zor atlatmasının yegane nedeni budur aslında.
Erkek fena halde zayıftır kadının karşısında...
Mesela kötü bir şekilde ayrıldıysa sevgilisinden en korkunç yatak odası sırlarının ortalığa döküleceğinden emin olmalıdır bir kere.  Kadın böyle intikam alır bir anlamda, o anda.
Çünkü bilir ki erkeği vurmanın en kestirme yolu budur, aslında.
Hoş ayrılmasa, her şey yolunda olsa bile, kadın masasının mezesi olacaktır yatak odası performansı her durumda.
Dedim ya başta, erkek olmak zordur bu hayatta diye... Bir yanda büyük mü, küçük mü sorunu; bir yanda 'iktidar' endişesi; öbür yanda güçlü görünmek sevdasıyla ekonomik meseleler birleşince insan erkek olarak gelmek ister mi şu dünyaya?
'Aman, Allah korumuş beni' diye dua edilir bu durumda.
İyi ki kadın olarak gelmişim bu dünyaya...

 

EY RUH, GELDİYSEN ÜÇ KERE TAHTAYA VUR!
Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran en önemli olaylardan biri, bence Erman Toroğlu'nun canlı yayında ruh çağırma seansı düzenlemesiydi.
Futbolun ruhunu çağıran Erman Hoca, Fenerbahçe'nin küme düşüp düşmeyeceğini öğrenmeye çalışmış.
İşin mavrasındalar elbette ama bari ölen sıkı bir futbol üstadını çağırmayı deneselerdi de biraz taktik alsalardı...
Belli mi olur, gelir mi, gelirdi belki.
Hem yaptıkları bir işe yarardı bu durumda.
Zira Fenerbahçe'yi ancak öteki alemden aldığı taktikler kurtarır kanımca düştüğü bu durumdan...

 

Yeni kararlar
1- Başkaları mutlu olsun diye beni mutsuz eden şeyleri yapmamak.
2- Önümüzdeki yaz altı aylığına Londra'ya taşınmak, ardından altı ay da Roma'da yaşamak.
3- Fena halde bir bencil olduğumu kabul edip buna göre yaşamak... Bencil olmadığımı ispatlamak için kendimi sıkıntıya sokmamak.
4- Hep aynı yerlere gitmek yerine, yeni yerler ve yeni tatlar keşfetmek.
5- Moda üzerine bir blog hazırlamak.
6- Yıllardır atmaya kıyamadığım kıyafetleri, ayakkabıları ve çantaları dolaptan çıkarıp dağıtmak.
7- Yakın mesafedeki her yere bisikletle gitmek.
8- Fransızca derslerine başlamak.
9- İlle de kibar olacağım diye sıkıldığım halde sıkılmamış numarası yapmak yerine anında oradan uzamak...
10- En az birkaç gün hiçbir şey yapmamanın tadına varmak.

 

HAFTANIN SÖZÜ
'Aptal insanlar bu dünyadaki en kısmetli kişilerdir. Rahatça oturabilir ve önlerinde oynanan tiyatroyu ağızları bir karış açık izleyebilirler. Zafer hakkında hiçbir şey bilmeseler bile en azından bozgunu tanımaktan yoksundurlar...'
Oscar Wilde

Başak Sayan Contact

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Başak Sayan Social

Manager

MÜGE ULUSOY

Phone:+90 0533 747 62 50
E-Mail: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Web : www.mugeulusoy.com.tr