Aşk... Hak etmeden sevilmek...

Gözlerimi kapatıp düşünüyorum...
Böylesine şiddetli bir aşkı hak edecek ne yaptım?
Hiçbir yanıt bulamıyorum.

Yanıt bulamamak, içimdeki tuhaf hissi daha da kuvvetlendiriyor yalnızca.
Sonra birden içimin derinliklerinden cılız, korkak bir ses fısıldıyor adeta;
'Aşk hak etmeden sevmektir...'
Bunu duyar duymaz rahatlıyorum. Evet diyorum yüksek sesle, aşkı hak etmek gerekmez... O en umulmadık anda beliriverir karşında.
Bunun için bir şey yapmana gerek yok.
Ya da yapmamana...
Bir an gelir... Diğer anlardan hiçbir farkı yoktur. Sadece bir saniye öncesinde aşık değilken, bir saniye sonra aşıksındır artık.
Geriye hiçbir şey kalmaz...
Ne daha önce sevmiş gibisindir böyle, ne de tekrar sevebileceğini zannedersin bu şiddette...
Varolan tek şey andır artık... Yaşanan an...
Yanında boylu boyunca yatana bakarsın gizlice, içinde binlerce kelebek kanat takmış uçuşurken hem de...
Uyurken yüzünün nasıl bir şekil aldığına, gözlerine, ellerine, gergin dudaklarının biçimine, vücudunun kıvrımlarına...
Adeta kazımak istersin hafızana.
En çok ellerine ama...
O eller gizli bir şahit aslında bana... Yüzümü ellerinin arasına aldığı anda hissettiklerimin...
Yakıcı bir dokunma isteği geçer o anda hızlıca içinden... Kıyamazsın.
Orada öylece durup, uzun uzun seyredersin sadece...
Sonra gözlerini kırpıştırarak açar uyku mahmurluğuyla, bir an ne olduğunu anlayamaz...
Senin mutlu ve gülümseyen yüzünü görünce iç ısıtan bir gülüş yerleşiverir dudaklarına...
Dayanamaz yaklaşırsın usulca...
Sıcak nefesini yüzünde hissettiğin, dudakları dudaklarına değdiği anda hızlı bir trene binmiş hissine kapılırsın adeta...
Hayatta olan hiçbir şey umurunda değildir artık. Ne öncesi ne sonrası...
Önemli olan tek şey hissettiğin bu duygu... Bu tutku...
Aşk işte... Hak etmeden sevilmek güzel...

BENİ ASLA BIRAKMA...
Her yıl milyonlarca insan organ yetmezliğinden ölüyor.
Kimi sıra beklerken, kimi ise o aşamaya bile gelmeden.
Düşünsenize...
Eğer;
Laboratuarlarda görevi sadece uygun zaman gelince kopyalandığı kişiye organ vermek olan insanlar yaratılsaydı.
Hepsi sizin, benim gibi doğup büyüyüp erişkin olsalardı.
Aranızdaki tek fark, görevleri olsaydı; hayatınızı kurtarmak...
Böyle bir sistem olsaydı neler olurdu? Neler yaşanırdı? Nasıl sorunlarla boğuşulurdu?
Aşka ne olurdu?
Bu soruların cevabını görmek istiyorsanız başrollerinde Keira Knightley ile Carey Mulligan'ın oynadığı 'Beni Asla Bırakma'ya gidebilirsiniz...
Film, görüntüler açısından çok iyi. Işık, açı, mekanlar harika...
Tek sorun konunun 1990'larda geçiyor olması...
2020'lerde geçiyor olsa bir parça daha inandırıcı olabilirdi.
Çünkü film boyu bu adamların madem böyle bir sorunları var, kaçıp gitsinler kardeşim iç sesi peşinizi bırakmıyor.
Olağanüstü bir film değil. Zaman geçirilebilir sadece...

CAN SIKINTISINA BİREBİR ÖNERİLER
1 Uzun bir sauna, buhar ve masaj seansı... Öyle ki miskinlikle geçirilen bu saatler için Tanrı'ya şükredeceksiniz.
2 Can sıkan sevgiliden kurtulduğunuz anda omuzlarınızdaki hafifliğin sırrını çözemezseniz hemen şaşırmayın. Uzun süre can sıkıntısının ardından yaşanılan sırtınızdan on ton yük kalkmış hissi normal sayılacaktır.
3 Uzun uzun, doya doya    sevişmek...
4 Ertelenen kitaplar, DVD'ler ve dergileri okumaya başlamak anında yok eder can sıkıntısını...
5 Yeni tanıştığınız biriyle yemeğe çıkmak en azılı can sıkıntısını bile yok eder anında. Özellikle çıkılan kişi müthiş cazibeli ve eğlenceli ise...
6 Hafta sonu tatili ayarlayamıyorsanız başka bir şehirde, adalardan birinde bir-iki gün geçirmek de aynı etkiyi sağlıyor. Deniz kıyısında yürümek, faytonla ada turu atmak, balıkçıda rakı-balık keyfi tüm can sıkıntısını alıp götürür.
7 Sevgiliyle sıkı bir kavga etmek de can sıkıntısına birebirdir. Bunun için biriktirdiğiniz sorunlardan birini seçin ama dikkat edin, öyle bıçak sırtı bir durumdur ki bu, yanlış konuyu gündeme getirmek tozu dumana katabilir. Hafif konuları, hatta önemsizleri gündeme getirin.
8 Hazır bahar gelmişken sahile inip yürüyüş yapmak da can sıkıntısını hafifletebilir. Yanınıza sıkı bir arkadaşınızı da aldınız mı tamamdır.
9 Alışverişe çıkmak, ardından bir Starbucks'tan naneli mocha alıp sinemaya girmek de fena fikir değildir.
10 Son olarak can sıkıntısı ile mutsuzluğu birbirine karıştırmayın. Bazen can sıkıntısını mutsuzluk zannedebilirsiniz. Aynı şey değildir...

EKŞİ ÖZGÜRLÜK...
Ekşi Sözlük'e çok sık bakma huyum yoktur.
Yani onsuz yaşayamayanlardan biri değilim.
Hatta hakkımda yazılan onlarca entry içinde çok yaralayıcı olanları da vardır.
Benimle aynı adı taşıyan eski bir mankenle karıştırılarak yazılanlar da...
Kızmışlığım çoktur yani...
Ama ne kadar çok sinirlensem de, bu ne biçim ifade etmektir desem de...
Bu, Ekşi Sözlük'ün kapatılma iddialarına sevineceğim anlamına gelmez.
Çünkü ileri demokrasi diye çıkılan yolda birer birer antidemokratik yollarla uygulanan bu sansür korkutmaktadır.
Çünkü bu sansürün nasıl sinsice ilerlediğini göstermektedir. Nokta...

Başak Sayan Contact

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Başak Sayan Social

Manager

MÜGE ULUSOY

Phone:+90 0533 747 62 50
E-Mail: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Web : www.mugeulusoy.com.tr